23 Ağustos 2013 Cuma

2.Hafta Maçları 2013/2014

Gençlerbirliği-Akhisar

Sezona Akhisar iyi Gençlerbirliği kötü başladı. İlk tercihim beraberlik. İkinci tercihim evsahibi olması nedeniyle Gençlerbirliği.

Kasımpaşa-Kayserispor

Geçen hafta kaybettiler Kasımpaşa evinde kazanmak isteyecektir. Kayseri iyi takım zor maç olacak. Kasımpaşa galibiyeti bekliyorum.

Fenerbahçe-Eskişehirspor

Fenerbahçe için Avrupa rövanşında umut olsaydı Eskişehir’in puan almasını beklerdim. Ancak işler değişti Fenerbahçe için bu maç hedef maç oldu ne yapıp edip kazanmaları gerekiyor. Zorda olsa Fenerbahçe kazanır.

Gaziantepspor-Antalyaspor

Öncelikle beraberlik bekliyorum. İkinci tercihim evsahibi olması nedeniyle Antep.

Elazığspor-Karabükspor

Karabük geçen hafta evinde Kasımpaşa’yı net geçti çok güzel bir oyun ortaya koydular. Deplasmanda da bu çizgilerini sürdürebilirlerse kazanabilirler. İlk tercihim Karabük galibiyeti ikinci tercihim beraberlik.

Sivasspor-Konyaspor

Sivas geçen hafta iyi oynayıp kaybetti. Konya şimdiden sezonun izbırakan galibiyetlerinden birisine imza attı. Anadolu takımları büyükleri yendikten sonra genelde kaybederler. Bu maçta Sivas galibiyeti bekliyorum.

Bursaspor-Galatasaray

Normalde Bursa deplasmanında puan kaybı beklenir ancak Bursa krizde eğer Galatasaray son dakikalara tek farkla önde girip yine rakibe buyur gol at demezse zor maçta Galatasaray galibiyeti bekliyorum. Galatasaray’ın son dakikalarda yaptığı ikramı illaki bir takım değerlendirecek bunu unutmamak gerek.

Trabzonspor-Rizespor

Tranzon avrupada kazanarak evindeki maç için büyük avantaj kazandı. Bu maçın morali ve iki farklı galibiyetin rahatlığıyla ligde kazanırlar.

Erciyesspor-Beşiktaş


Normalde Beşiktaş galibiyeti beklerim ancak Beşiktaş avrupada riskli bir skor aldı. Avrupayı ikinci plana atmazlarsa bu maçta puan kaybedebilirler. İlk tercihim beraberlik ikinci tercihim Erciyes galibiyeti.

22 Ağustos 2013 Perşembe

Hedef Milli Takım Mı Yoksa Galatasaray Mı?

Öncelikle milli takımın durumuna bakalım:

Sıralama
Ülke
O
G
M
B
A
Y
P
1
6
6
0
0
20
2
18
+18
2
6
3
2
1
13
8
11
+5
3
6
3
1
2
10
10
10
0
4
6
2
1
3
7
7
7
0
5
6
2
0
4
3
9
6
-6
6
6
0
0
6
0
17
0
-17

Bu puan tablosuyla ikincilik kolay değil tabii imkansızda değil. Macaristan ile maçımız kalmadı. Macaristan'ın önce Romanya deplasmanı var ki bu maçı kazanırlarsa şansımız iyice azalacak. Bizim için beraberlik ya da Romanya galibiyeti umutları bir miktar arttıracak. Daha sonrada Macaristan'ın en azından Hollanda deplasmanında kaybetmesini ve sürpriz puan kayıplarını bekleyeceğiz. Ve asıl önemli olan tüm maçlarımızı kazanmak yada en kötü ihtimalle Hollanda maçı dışında tüm maçları kazanıp diğer maçların sonuçlarını beklemekten başka çaremiz yok.

Milli takım hocası istifa etti? En azından böyle kabul etmek zorundayız. Türkiye son resmi maçını 26.03.2013 tarihinde Macaristan ile oynadı. Aradan neredeyse beş ay geçmiş. Gana ile oynanan özel maç mı değiştirdi her şeyi?

Yabancı kuralını kim koydu? Kimin fikri alındı? Değiştirmek için kimin yetkisi var? Sözde amaç milli takımın başarısıydı. Kural neden değiştirilemezdi tekrar hatırlayalım: Transfer sezonu başlamış bir takım ona göre transfer yapmış ona göre para harcamış mağdur olurmuş. Galatasaray transferlerini yaptı sezonda açıldı sen Teknik direktörüne talip oluyorsun bu ne şimdi? Sezon bitince teklif yapsaydın ne değişti? Üstelik Fatih Terim yabancı kuralının yanlış olduğunu söylerken düşüncelerini dikkate almayıp Milli Takım için tek çare Fatih Terim demek ikiyüzlülükten başka bir şey değil.

Fatih Terim geçen sezon iki kez ceza aldı. Ne sebeple kendisine özel çıkartılan abuk subuk kurallar nedeniyle. Madem Fatih Terim yanlış yapıyor neden Milli takım için düşünülüyor. Malum hocanın cezası devam ediyor. Milli Takım teklifini yapmak için cezasının bitmesi mi beklendi acaba? Bu nedenle mi beş ay gecikmeli bir teklif yapıldı?

Milli görevmiş kaçılmazmış. Yıldırım Demirören’in görevi Türk futbolunu batırmaktır. O federasyon başkanı olduğu sürece Fatih Terim teknik direktör olsa bile milli takımın hiçbir maçını izlemeyeceğim.

Yapılan tezgahın amacı bellidir. Önce Fatih Terim ceza alarak başarısız olması hedeflendi. İşe yaramadı yabancı kuralı dayatması tezgahlandı  Baktılar buda çözüm değil son ve kesin çözüm Fatih Terim ile Galatasaray'ın bağlarının koparılması hayata geçirildi.

Ben işi biraz daha ileri götüreyim işi şansa bırakmayalım. Ünal Aysal’da Federasyon başkanı olsun Galatasaray'ın UEFA ve yayın gelirleri de Federasyona aktarılsın.

Eğer bu oyunlara düşülürse Fatih Terim de Ünal Aysal da benim için hep Galatasaray'ı bu duruma düşürdükleri için suçlu olacaklardır. Ünal Aysal işi bu noktaya gelmeden kestirip atmalıydı. Fatih Terim’in kalmasını sağlayamıyorsa görevini yapamamış demektir. Ortalıkta dolaşan en uç haberlere göre (ben inanmıyorum ve inanmak istemiyorum) Ünal Aysal Fatih Terim’i göndermek istiyorsa bile(ki bu Galatasaray'a ihanettir) Fatih Terim bu federasyon varken Milli Takıma gitmemelidir.

Bu düşünceleri bir Galatasaray taraftarı ve sporsever olarak yazıyorum. Hayallerim tüm Türk takımların başarısı üzerine kurulu kimileri gibi başkalarının başarısızlıkları üzerine kurulu değil. Türk futbolu daha iyi noktalara gelecekse Galatasaray da fedakarlık yapabilir. Ancak amaç Galatasaray'ın başarısızlığı ise buna hiçbir gerçek Galatasaray taraftarı evet demez.

Futboldan soğumak için fazlasıyla neden var. Ne zaman ki sporun içine sporda olmaması gereken unsurlar girse hep kendi kendime şunu söylerim: Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz…


Allah büyük, Allah'tan umut kesilmez…

20 Ağustos 2013 Salı

1.Haftanın Ardından 2013/2014

Antalyaspor-Kayseri Erciyesspor

Erciyes beklediğim gibi puanla başladı. Kadroları iyi ilerleyen haftalarda daha iyi olacaklardır. Antalya bence geçen seneki performansından uzak olacak belki deplasmanda daha fazla puan alarak aradaki farkı kapatabilirler.

Çaykur Rizespor-Gençlerbirliği

Rize’nin eksikleri var birkaç takviye daha yaparlar diye düşünüyordum. Rıza Hoca takımlarını hep belli bir seviyenin üstünde tutmayı başarıyor. Kazanmaları benim için sürpriz oldu. Gençlerbirliği her yıl birçok oyuncusunu gönderip kaldığı yerden devam ediyordu sanırım bu yıl zorlanacaklar.

Karabükspor-Kasımpaşa

Karabük için alt sıralarda mücadele eder diye düşünüyordum yanılmışım çok güzel oynadılar iki farklı kazandılar daha farklı da kazanabilirlerdi. Kasımpaşa tam bir hayal kırıklığı rakip mi çok iyiydi onlar mı kötü ilerleyen haftalarda göreceğiz.

Konyaspor-Fenerbahçe

Konyaspor güzel bir galibiyet aldı. İki sıfırdan maç çevirmek zordur hele ki büyük takımlara karşı dahada zordur çoğu Anadolu takımı beraberliği yakaladıktan sonra savunma yapıp maçı kaybederken yürekleriyle maçı kazandılar. Fenerbahçe için daha kötüsü Salzburga elenmek olurdu. Sezona çok kötü başladılar Arsenal maçında işleri zor.

Akkisar Bld.-Elazığspor

Akhisar çok önemli bir galibiyet aldı. Kaldıkları yerden devam ediyorlar istikrarın meyvelerini topluyorlar. Elazığspor Yılmaz Vural’ı neden gönderdi anlamak güç işleri hiç kolay değil.

Eskişehirspor-Bursaspor

Eskişehir Ertuğrul Hoca ile önemli bir galibiyete imza attı. Kadroları iyiydi ancak geçen sezon istedikleri sonuçları alamadılar. Bu yıl üst sıraları zorlayacaklarını düşünüyorum. Bursa’da işler kötü gidiyor önlerinde Galatasaray maçı var yine kaybederlerse sezona çok kötü girmiş olacaklar.

Beşiktaş-Trabzonspor

Beşiktaş önemli bir galibiyet aldı. Geçen seneden daha iyi kadroya sahipler ve daha iyi savunma yapıyorlar. Portekizlilerle ilgili sıkıntı yaşamazlarsa iyi bir sezon geçirebilirler ve şampiyonluk için önemli adaylardan olurlar. Trabzon için zamana ihtiyaç var. Kadrolarında bazı eksikler göze çarpıyor. İki takımda Avrupa maçlarına çıkacaklar ve bu maçların telafisi yok.

Kayserispor-Sivasspor

Kayseri sezona iyi başladı ve kazandılar. İyi bir kadroları ve iyi bir hocaları var. Üst sıraları zorlayacaklarını düşünüyorum. Sivas yenilmesine rağmen iyi oynadı. Kadroları iyi Carlos ile nasıl bir performans çizecekler göreceğiz.

Galatasaray-Gaziantepspor

Galatasaray beklediğimden fazla zorlandı. Sezona çok iyi başladılar. Ancak maç sonlarında çekirge her zaman sıçramaz. Özellikle Şampiyonlar Ligi ayarında takımlar affetmez. Antep bir çok oyuncusunu kaybedip hiç transfer yapmamasına rağmen yinede iyi mücadele etti.

Toplam dokuz maçta sekiz galibiyet ve bir beraberlik çıktı. Ve deplasmanda kazanan çıkmadı bir başka değişle sekiz galibiyeti de ev sahibi takımlar elde etti.

Bu hafta benzer hedefleri olan, benzer durumlarda ve yaklaşık denk güçte kadrolara sahip takımların karşılaşmaları vardı. Bu dört maçta, Akkisar Bld.-Elazığspor; Eskişehirspor-Bursaspor; Beşiktaş-Trabzonspor ve Kayserispor-Sivasspor karşı karşıya geldi ve bu maçlarda ev sahibi takımlar kazandı.

Konyaspor haftanın sürprizine imza attı. Karabük ise ligin iddialı takımlarından Kasımpaşa’yı yenerek sürpriz denebilecek net bir galibiyet aldı.


Dokuz maçtan altısında iki olasılık üç maçta tek olasılık tahmininde bulunmuşum. Üç takım beni yanılttı Konya, Karabük ve Çaykur Rize. Tahminlerimden üçü ilk veya tek tercihim, üçü ikinci tercihlerim ve üç maçta ise yanlış tercihte bulundum. Yanlış tercihlerimden ikisi lige yeni çıkan takımlar. İlk hafta için kötü performans değil sanırım?

15 Ağustos 2013 Perşembe

1.Hafta Maçları 2013/2014

Zevkli sportmenlik çerçevesinde bir sezon olması dileğiyle yazımıza başlayalım. Sezonun ilk haftası tahmin yapmak çok zordur. Milli takım aralarından sonra bile takımların durumu değişmişken araya uzun bir yaz dönemi girdi. Lige yeni gelen takımlar var çoğu takım Hocasını değiştirdi gidenler gelenler oldu. Biraz geçen sene performanslarına, biraz yapılan tranferlere ve birazda hazırlık maçlarına göre tahmin yapmaya çalıştım.

Antalyaspor-Kayseri Erciyesspor

Antalya hocasını değiştirdi. Erciyes ligin yeni takımı hoca yeni çoğu oyuncu yeni iyi transferler yaptılar tahmini zor maç. Erciyes galibiyeti bekliyorum. İkinci tercihim beraberlik.

Çaykur Rizespor-Gençlerbirliği

Rize ligin yeni takımı Denizli devam etmeyince Rıza Hoca geldi. Gençlerde de hoca değişti giden ve gelenler oldu. İlk tercihim beraberlik. Gençlerbirliği’ni galibiyete daha yakın görüyorum.

Karabükspor-Kasımpaşa

Karabük doğruları sayesinde iyi yerlere geldi. Son yıllarda üst üste hatalar yapmaya başladılar. Umarım Tolunay Hoca ile iyi bir performans sergilerler. Kasımpaşa geçen yıl olduğu gibi önemli transferlere imza attı. Bu yıl daha iyi olacaklarını düşünüyorum. Kasımpaşa kazanır.

Konyaspor-Fenerbahçe

Konyaspor ligin yeni takımı transferde sessiz kaldılar. Ligde kalmaya çalışacaklar. Fenerbahçe zorlu Arsenal maçları öncesinde kazanır.

Akkisar Bld.-Elazığspor

Akhisar için geçen yıl iki farklı resim vardı. Gekaslı gündüzü ve Gekassız geceyi yaşadılar. Gekas’ı alamıyorlarsada en azından bir iyi forvetleri olmazsa yine işleri zor. Elazığ geçen yıla hatalarla başladı Yılmaz Vural ile mucizeyi gerçekleştirip ligde kaldılar. Yeni Hocalarını tanımıyorum ancak işler ters giderse bu kadar şanslı olmayabilirler. Maçta önceliğim beraberlik. Akhisar galibiyete biraz daha yakın.

Eskişehirspor-Bursaspor

Bursa UEFA’dan elenerek şok yaşadı. Hikmet Karaman gitti. Daum geldi bu kadar kısa sürede çok şey değişmez. Eskişehir Ertuğrul hocayı getirdi. Eskişehir galibiyeti veya beraberlik bekliyorum.

Beşiktaş-Trabzonspor

İki takımda geçen sezona göre büyük değişim yaşadı. Yeni hocalar geldi yeni transferler yapıldı. Her yönden birbirine benzeyen iki takımın maçında öncelikle beraberlik bekliyorum. Beşiktaş’ı evsahibi olması nedeniyle galibiyete biraz daha yakın görüyorum. İki takımada Avrupa maçlarında başarılar gruplara kalmaları ülke puanı için çok önemli.

Kayserispor-Sivasspor

Kayseri geçen yıl çok kötü başladı çok iyi bir ikinci yarı çıkardı. Sivas hoca değiştirdi. Öncelikle Kayseri galibiyeti bekliyorum. İkinci tercihim beraberlik.

Galatasaray-Gaziantepspor

Galatasaray sezona istediği gibi başladı. Sonuçlara bakınca çok olumlu bir tablo var. Ancak hala eksikler var en büyük sorunda yabancı sınırı. Galatasaray kazanır.

13 Ağustos 2013 Salı

Türk Futbolu Nereye Gidiyor

Öncelikle milli takımın içinde bulunduğu durumu değerlendirelim. Daha kötüsü olamaz takım kendi başına sahaya çıksa bu kadar kötü sonuçlar alamazdı. Abdullah Avcı’dan umutluydum yanılmışım. Milli takımın başarısızlığının nedenleri nedir derseniz şuan en büyük neden teknik kadro ve fedarasyon. FIFA’nın Ağustos'ta açıkladığı aylık ülkeler sıralamasında Türkiye 573 puanla 58. sırada yer aldı ve 2014 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri D Grubu'ndaki rakiplerinden Hollanda 1165 puanla 5., Macaristan 749 puanla 31., Romanya 732 puanla 33., Estonya 423 puanla 85. ve Andorra da 8 puanla 205. sırada yer aldı. Milli takımlar düzeyinde dengimiz Estonya; Macaristan ve Romanya bizden epey öndeler! Hollanda’dan bahsetmiyorum bile.

Gelelim Avrupa kupalarına geçen yıl Galatasaray ve Fenerbahçe başarılı bir sezon geçirdiler. Ve bu başarıda yabancı oyuncuların katkısı tartışılmaz. Bu yıl benim beklentim en azından üç Türk takımının grup aşamasında mücadele etmesi. Sayının dört olması muhtemel ve en büyük arzumuz. Benim düşüncem toplamda geçen seneden daha fazla puan toplayacağımız ancak asıl önemli olan ne kadar fazla toplayabileceğimiz. Geçen sezon en fazla puan toplayan yedinci ülkeydik. Şuan ki sıramız onunculuk. Sıralamayı son beş yıldaki puanlar belirlediği için çok üst düzey bir performans sergilemezsek bu yıl daha üst basamaklara tırmanmamız zor görünüyor. En kolay gözüken yol Ukrayna’dan 5,634 puan daha fazla toplamak. Ukrayna geçen yıl ile aynı puanı toplar diye düşünürsek bizim geçen seneye göre 1,5 kat daha fazla puan toplamamız gerekiyor. Geçen sene iki takımımızın elde ettiği başarıları bu yıl üç takımla başarabilirsek yada en azından dört takımla gruplara kalıp en az iki takımız gruplardan sonra geçen seneki gibi üst turları görebilirse ilk dokuz içinde yer alabiliriz. İlk dokuz içine girdiğimiz taktirde Avrupa’da altı takımla temsil edilme şansını kazanacağız. Önümüzdeki dört yıl geçen seneki puanların altına düşmediğimiz takdirde muhtemelen sıralamada ilk yedi içine gireceğiz ve geçen yıldan fazla performanslar bizi ilk altı için umutlandıracak. İlk altı içine girmek Şampiyonlar Ligine üç takımla katılmak demek ve uzun vadede Türk futbolunun hedefi bu olması gerekiyor.

Tabloyu çizdikten sonra ne yapılabilir diye düşünelim milli takım 2015’e kadar hedefsiz. Avrupa kupalarında ise takımlarımız için çok kritik bir sene olacak. Bence ilk dokuz hedefi gerçekleştirilebilir. Mantıklı olan Türk takımlarının Avrupa Kupalarında başarısını artıracak düzenlemeler yapmak örneğin yabancı sınırını kaldırmak yada en azından gölge etmemek hiçbir şey yapmamak. Yapılan ne 6+2+2 yabancı kuralını bu yıl için  6+0+4 ve önümüzdeki yıl için 5+0+3 olarak değiştirmek. Böylece milli takım kurtulacak?

6+0+4 dayatması neden değişmesin diyenlerin savundukları şeyler neler:
1-     Bu karar geçen sene tüm kulüplerin onayıyla alındı. 
                Tamam şimdide bir kulüp dışında tüm kulüpler sınırlama kalksın diyor madem kulüplerin isteğine göre hareket edilecek onların istediği olsun.
2-     Federasyon karar almış Federasyonu genel kurul seçmiş aldığı karar ve Federasyon kulüplerin isteğiyle değişmezmiş. 
                Mehmet Ali Aydınlar nasıl gitti mevcut Federasyon nasıl geldi diye sorulmaz mı sorulur elbet kulüpler istediğinde Federasyonu değiştirebilir tabi ki dışarıdan müdahale yapılmazsa! Kanunlar ve anayasa değişirken federasyonun kararı neden değişmesin değişir elbet etik kurul raporları değiştikten sonra her şey değişir yeter ki istensin.
3-     Karar transfer döneminden sonra değişmezmiş. Yeni alınmış sonuçları görülmemiş alınan kararın(yapılan yanlışın) arkasında durmak gerekiyormuş.                  Sezon başladıktan sonra süper final diye uyduruk uygulama yapılıyor(ben ona da karşı çıktım demek bir şey değiştirmez not olarak düşelim malum herkes akıllı!) ama daha transfer sezonu bitmemiş sezon açılmamış yabancı kuralı değiştirilemez. Çocuk kandırıyorsunuz herhalde. Ortada hatalı bir uygulama var ve yol yakınken dönülmeli karar alınır hatalı olduğu anlaşılırsa aynı gün değiştirilir.

Var mı benim hatırlamadığım daha mantıksız gerekçe sanırım yok.

Hadi bu yıl 6+0+4 kaldırılamıyor ya seneye 5+0+3 onu değiştir madem. Ona göre transfer yapılsın bir sene önceden değiştir. Yok olmaz yanlışın arkasında durmak gerek alınan karar bozulmaz yanlış olsa da bozulmaz geçen sene itiraz etseydiniz. Haydi başa döndük niyet üzüm yemek değil ki bağcıyı dövmek.

Bu federasyon neden seçildi? Seçilme amacını yerine getirdi mi? Evet getirdi. Herhangi birisinin bu federasyondan olumlu bir beklentisi var mı? Benim en büyük beklentim hiç bir şey yapmamaları. Dokunduğunu kurutan el gibiler. Hiçbir şeye dokunmasınlar aman uzaktan öyle izlesinler başka da bir şey istemiyorum.

Yabancı sınırlamasına karşı değilim alt yapılardan başlayarak planlı bir şekilde yapılan mantıklı her uygulamayı kabul ederim. Bu iş sadece federasyonun veya kulüplerin alacağı bir karar değildir. Bir günde alınacak karar değildir.Hele ki futbol bilgisi(bilgisizliği) UEFA kriterlerine takılmış birisi tarafından Türk Futbolu yönetilemez.

Sonuç olarak futbolun gelişebilmesi için en başta federasyonun değişmesi(fiilen veya kafa olarak) gerekiyor. Ufukta öyle bir olasılık var mı yok hadi geçmiş olsun…Herkes başının çaresine baksın.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa 2013

Galatasaray sürpriz bir şekilde defansta yabancı olarak sadece Eboue ile başladı. Gökhan ve Hakan milli takım oyuncuları ve dünde iyi oynadılar. Gökhan Zan iyi olduğu surece defansta oynayabilir bu benim için sürpriz olmaz. Asıl sorun defansta oynayan oyunculardan birisine bir şey olsaydı yedeklerden oyuna girecek defans oyuncusu yoktu. Yedek kulübesindeki en defansif oyuncunun Ceyhun Gülselam olması düşündürücüydü. Hakan Balta uzun zaman sonra ilk kez bu kadar iyiydi. Hakan ve Gökhan’ın iyi olmaları Türkiye ligi için çok önemli. Semih dün gece zaman zaman hatalar yapsa da yine iyiydi. Eboue için her maç aynı yorumu yapabiliriz defansta çok fazla güven vermeyen ileri çıkışları etkili. Orta sahada Melo Selçuk’tan daha hazır göründü. Melonun sezona hazır girmesi olumlu. Hamit ağır kalıyor hazır değil diyelim, umarım en kısa sürede kendine gelir. Amrabat’ın hücumda ve savunmadaki gayretini beğendim birde son paslarını geliştirebilirse dün olduğu gibi sezon boyunca kendisine on birde yer bulur. Sneijder dün hücumda etkiliydi. Daha iyi olmasını bekliyorum. Drogba için artık söyleyecek söz bulamıyorum uzatmanın sonunda defanstan top çıkaran hücum oyuncusu ve takımın en yaşlısı düşündürücü!

Fenerbahçe bu maça önemli oyuncularından yoksun olarak çıktı. Volkan’ın yokluğunu Mert aratmadı. Volkan bundan iyisini yapamazdı. İtiraf etmeliyim ki bir Galatasaray’lı olarak kalede Volkan olsaydı daha iyi olurdu dedim. Fenerbahçe Türk kaleci bulmak konusunda sıkıntı çekmiyor. Benim görüşüme göre Fenerbahçe’nin mevcut kadrosunda Avrupa’nın üst düzey takımlarında oynamaya en yakın oyuncusu Gökhan Gönül. Türkiye’nin en iyi sağ beki Fenerbahçe onun eksikliğini bir türlü dolduramıyor. Mehmet Topuz dün vasat bir oyun ortaya koydu. Alves takımın en iyisiyken oyundan atıldı. Alves iyi transfer Egemen ile birlikte defansta geçit vermezler. Bekir istikrarlı bir oyuncu ama üst düzey maçlarda performansı yeterli olmuyor. Hasan Ali iyi oynadı on bire daha yakın görünüyor. Orta sahada sayısal olarak çok isim var ama bir birine benzeyen oyuncular. Emre Mehmet Baroni üçlüsünde eksik olan hücum organizasyonlarıydı. Baroni bazı maçlarda hücumda etkili oluyor ve skora katkı yapıyor. Ancak dün etkisiz kaldı. Meireles olsaydı daha farklı olabilirdi. Yinede bu yıl Fenerbahçe orta sahasının performansının sürekli sorgulanacağını düşünüyorum. Alper iyi oyuncu oyuna girdikten sonrada çabaladı ligde daha fazla zaman alacağını düşünüyorum. Salih bu kadroda çok süre alamayacak kendini geliştirmek için oynaması gerekiyor. Kuyt Sow ve Webo dan oluşan hücum hattı iyiydi. Sow biraz şanslı olsaydı maçın şekli farklı olurdu. Emenike bu üçlüden Webo’yu kesebilir. Yada yedekte kalacak.

Fenerbahçe eksikler dönünce daha iyi takım olacak ancak oyuna hakim olamıyorlar. Eksikler dönünce ve takım yeni oyun sistemine alışınca nasıl oynayacaklar göreceğiz. Eksiklere rağmen iyi mücadele ettiler oyunun yarısında eksik oynamalarına rağmen oyundan kopmadılar. Maçın sonlarında beraberliğe çok yaklaştılar. Ligde sıkıntı yaşamazlar ancak Arsenal maçlarında daha fazlasını yapmaları gerekiyor.

Galatasaray rakip eksik kalana kadar oyuna tam olarak hakimiyetini koyamadı. Rakip eksik kaldıktan sonra oyuna ağırlığını koydu ve üst üste pozisyonlar yakaladı golü uzatma dakikalarında buldu. Oyuncu değişiklerinde geç kalındı. Ve tercihler yanlıştı. En azından Sneijder çıkınca Burak oyuna girmeliydi. Rakibi bu kadar eksik yakalamışsın, oyun içinde en iyi oyuncuları atılmış birde öne geçmişsin bu kadar mahkum oynamak kabul edilemez. Galatasaray Muslera ve şansına dua etmeli çok kolay kazanması gereken kupayı neredeyse elinden kaçırıyordu.

Oyun olarak iki takımı da yeterli bulmadım. Hazır olmayabilirler zaman içinde daha iyi olacaklar denebilir ancak Fenerbahçe’nin önünde Arsenal maçları var. Galatasaray da tam kadro olarak eksiksiz oynadı.


Son yıllarda olmadığı kadar sakin olaysız bir Galatasaray-Fenerbahçe maçı izledik. Emeği geçen herkese teşekkürler. Umarım sezon içindeki derbilerde futbol olarak da kalecilerin seviyesine çıkmış takımları izleme şansımız olur.    

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Mağara Mitosu (Platon)

PLATON (Eflatun) - DEVLET
[7. Kitap - Mağara Mitosu]

― Şimdi dedim, insan denen yaradığı eğitimle aydınlanmış ve aydınlanmamış olarak düşün. Bunu şöyle bir benzetmeyle anlatayım: Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar. Önce boydan boya ışığa açılan bir giriş… İnsanlar çocuklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor, ne de burunlarının ucundan başka bir yer görebiliyorlar. Öyle sıkı sıkıya bağlanmışlar ki, kafalarını bile oynatamıyorlar. Yüksek bir yerde yakılmış bir ateş parıldıyor arkalarında. Mahpuslarla ateş arasında dimdik bir yol var. Bu yol boyunca alçak bir duvar, hani şu kukla oynatanların seyircilerle kendi arasında koydukları ve üstünde marifetlerini gösterdikleri bölme var ya, onun gibi bir duvar. Böyle bir yeri getirebiliyor musun gözünün önüne?

― Getiriyorum.

― Bu alçak duvar arkasında insanlar düşün. Ellerinde türlü türlü araçlar, tahtadan yapılmış, insana, hayvana ve daha başka şeylere benzer kuklalar taşıyorlar. Bu taşıdıkları şeyler, bölmenin üstünde görülüyor. Gelip geçen insanların kimi konuşuyor, kimi susuyor.

― Garip bir sahne doğrusu ve garip mahpuslar!

― Ama tıpkı bizler gibi! Bu durumdaki insanlar kendilerini ve yanlarındakini nasıl görürler. Ancak arkalarındaki ateşin aydınlığıyla mağarada karşılarına vuran gölgeleri görebilirler, değil mi?

― Ömürleri boyunca başlarını oynatamadıklarına göre, başka türlü olamaz.

― Bölmenin üstünden gelip geçen bütün nesneleri de öyle görürler.

― Şüphesiz.

― Şimdi bu adamlar aralarında konuşacak olurlarsa, gölgelere verdikleri adlarla gerçek nesneleri anlattıklarını sanırlar, değil mi?

― Öyle ya.

― Bu zindanın içinde bir de yankı düşün. Geçenlerden biri her konuştukça, mahpuslar bu sesi karşılarındaki gölgenin sesi sanmazlar mı?

― Sanırlar tabi.

― Bu adamların gözünde gerçek, yapma nesnelerin gölgelerinden başka bir şey olamaz ister istemez, değil mi?

― İster istemez.

― Şimdi düşün: Bu adamların zincirlerini çözer, bilgisizliklerine son verirsen, her şeyi olduğu gibi görürlerse, ne yaparlar? Mahpuslardan birini kurtaralım; zorla ayağa kaldıralım; başını çevirelim, yürütelim onu; gözlerini ışığa kaldırsın. Bütün bu hareketler ona acı verecek. Gölgelerini gördüğü nesnelere gözü kamaşarak bakacak. Ona demin gördüğün şeyler sadece hoş gölgelerdi, şimdiyse gerçeğe daha yakınsın, gerçek nesnelere daha çevriksin, daha doğru görüyorsun, dersek; önünden geçen her şeyi birer birer ona gösterir, bunların ne olduğunu sorarsak n eder? Şaşırakalmazmı? Demin gördüğü şeyler, ona şimdikilerden daha gerçek gibi gelmez mi?

― Daha gerçek gelir.

― Ya onu aydınlığın ta kendisine bakmaya zorlarsak? Gözlerine ağrı girmez mi? Boyuna başını bakabildiği şeylere çevirmez mi? Kendi gördüğü şeyleri, sizin gösterdiklerinizden daha açık, daha seçik bulmaz mı?

― Öyle sanırım.

― Onu zorla alıp götürsek, dik ve sarp yokuştan çıkarıp, dışarıya, gün ışığına sürüklesek, canı yanmaz, karşı koymaz mı bize? Gün ışığında gözleri kamaşıp bizim şimdi gerçek dediğimiz nesnelerin hiçbirini göremeyecek hale gelmez mi?

― İlkin bir şey göremez herhalde.

― Yukarı dünyayı görmek isterse, buna alışması gerekir. Rahatça görebildiği ilk şeyler gölgeler olacak. Sonra, insanların ve nesnelerin sudaki yansıları, sonra da kendileri. Daha sonra da, gözlerini yukarı kaldırıp, güneşten önce yıldızları, ayı, gökyüzünü seyredecek.

― Herhalde.

― En sonunda da, güneşi; ama artık sularda, ya da başka şeylerdeki yansılarıyla değil, olduğu yerde, olduğu gibi.

― Öyle olsa gerek.

― İşte ancak o zaman anlayabilir ki, mevsimleri, yılları yapan güneştir. Bütün görülen dünyayı güneş düzenler. Mağarada onun ve arkadaşlarının gördükleri her şeyin asıl kaynağı güneştir.

― Bu değişik görgülerden sonra, varacağı sonuç bu olur elbet.

― O zaman ilk yaşadığı yeri, orada bildiklerini, zindan arkadaşlarını hatırlayınca, haline şükretmez, orada kalanlara acımaz mı?

― Elbette.

― Ya orada birbirlerine verdikleri değerler, ünler? Gelip geçen şeyleri en iyi gören, ilk veya son geçenleri, ya da hepsini en iyi aklından tutup, gelecek şeylerin ne olabileceğini en doğru kestirmenin elde ettiği kazançlar? Mağaradan kurtulan adam artık onlara imrenir mi? O ünleri, o kazançları sağlayanları kıskanır mı? O boş hayalle hilleus gibi, “fakir bir çiftçinin hizmetinde uşak olmayı”, dünyanın bütün dertlerine katlanmaktan bin kere daha iyi bulmaz mı?

― Bence bulur; her mihneti kabul eder de bir daha dönmez o hayata.

― Bir de şunu düşün: Bu dediğimiz adam yeniden mağaraya dönüp eski yerini alsa; gün ışığından ayrılan gözleri karanlıklara dayanabilir mi?

― Dayanamaz.

― Daha gözleri karanlıklara alışmadan, ki kolay kolay da alışamaz, yeniden bu karanlıklar içinde düşünmek, zincirlerden hiç kurtulmamış mahpuslarla gördükleri üzerinde tartışmak zorunda kalsa herkes gülmez mi ona? Yukarıya, boşu boşuna çıkmış, üstelik de gözlerini bozup dönmüş demezler mi? Bu adam onları çözmeye, yukarıya götürmeye kalkışınca, ellerinden gelse, öldürmezler mi onu?

― Hiç şaşmaz, öldürürler.

― Şimdi, sevgili Glaukon, bu benzetmeyi demin söylediklerimize uyduralım. Görünen dünya mağara zindanı olsun. Mağarayı aydınlatan ateş de güneşin yeryüzüne vuran ışığı. Üst dünyaya çıkan yokuş ve yukarıda seyredilen güzellikler de, ruhun düşünceler dünyasına yükselişi olsun. Benim nereye varmak istediğimi merak ediyordun ya, işte bu benzetmeyle onu iyice anlamış olursun. İnsan onu kolay kolay göremez. Görebilmek için de, dünyada iyi ve güzel ne varsa, hepsinin ondan geldiğini anlamış olması gerekir. Görülen dünyada ışığı yaratan ve dağıtan odur. Kavranan dünyada da doğruluk ve kavrayış ondan gelir. İnsan ancak onu gördükten sonra iç ve dış hayatında bilgece davranabilir.

― Anladığım kadarıyla ben de senin gibi düşünüyorum.

― Peki, şunu da benim gibi düşün öyleyse: İyiye yükselmiş olanların insan işlerini ele almaya istekli olmamaları, hep o yüksek yerlerde kalmaya can atmaları, hiç de şaşılacak şey değildir. Benzetmemizi de düşünecek olursak, böyle olması gerekir.

― Gerçekten öyle.

― Şuna da şaşmamalı: Tanrısal dünyaları seyretmiş bir kimse, insan hayatının düşkün gerçeklerine inince, şaşkın ve gülünç bir hale düşer. Karanlıklara alışmadığı, ilkin her şeyi bulanık gördüğü için, mahkemelerde, şurada burada doğrunun gölgeleri, ya da bu gölgelerin yansıları üzerine tartışmalara girip de, doğruluğun kendisini hiçbir zaman görmemiş olanların yorumlarını çürütmek zorunda kalırsa, herkes yadırgar onu, değil mi?

― Buna hiç şaşmam.

― Ama aklı başında olan bilir ki, insanın gözü iki karşıt sebepten, iki türlü bulanır. Biri aydınlıktan karanlığa geçişte olur, öbürü de karanlıktan aydınlığa geçişte. Onun gibi düşünce de bir şeyi açık seçik göremeyince, buna gülecek yere düşünmeli: Acaba daha ışıklı bir dünyadan gelip karanlıklara alışamadığı için mi, yoksa bilgisizlikten aydınlığa varıp aşırı bir parlaklıkla kamaştığı için mi bulanık görüyor göz? Birincisi, övülecek, ikincisi acınacak bir haldir. Karanlığa alışamayan göz, ışıklı bir dünyadan geliyor demektir. Ona gülersek, gülünç oluruz. Ötekineyse hakkımızdır gülmek.

― Bu ayırma pek yerinde.

― Bütün bu söylediklerimiz doğruysa, onlardan şu sonucu çıkarabiliriz: Eğitim birçoklarının sandığı şey değildir. Onlara göre eğitim, bilgiden yoksun bir ruha bilgi koymaktır. Kör gözlere görme gücü vermek gibi.

― Öyle derler gerçekten. 

― Oysa ki, bizim konuşmalarımız da şunu gösteriyor: Her ruhta bir öğrenme gücü ve bu işe yarayan bir örgen vardır. Gözün karanlıktan aydınlığa çevrilmesi için nasıl bütün bedenin birden dönmesi lazımsa, bu örgenin de bütün ruhla birlikte geçiçi şeylere sırtını dönüp varlığa bakabilmesi, varlığın en ışıklı yönüne, “iyi” dediğimiz yönüne çevrilebilmesi gerekir, değil mi?

― Evet.

― Eğitim, ruhun bu gücünü, “iyi”den yana çevirme ve bunun için en kolay, en şaşmaz yolu bulma sanatıdır. Yoksa ruhta görme gücünü vermek değil; çünkü güç onda kendiliğinden vardır; ama kötü yöne çevriktir. Bakılmayacak yana bakmaktır. Eğitim onu yalnız iyi yana yöneltir.

― Bana da öyle geliyor.

― Şimdi ruhun öteki güçlerini beden güçlerine eş sayabiliriz; çünkü bu güçler ilkin eksik de olsa, çalışmayla, alışmayla elde edilebilir. Ama, düşünme gücü bir başka türlü güçtür. Tanrısal bir şeyler vardır onda. Bu güç hiçbir zaman yok olmaz; ancak, ona verilen yöne göre ya yararlı ve kârlı olur, ya da yararsız ve zararlı. Belalı dediğimiz haydutlara dikkat etmişsindir. Kafaları ne kadar iyi işler, ardına düştükleri şeyleri ne kadar iyi görürler. Görüşleri keskindir ama, kötülüğün emrine girmiştir. Onun için de ne kadar keskin görüşlü olurlarsa, kötülükleri de o kadar büyük olur.

― Doğru.

― Şimdi diyelim ki, tabiatın böyle yarattığı bir ruhu daha çocukluktayken değiştiriyoruz. Zevklerin, keyiflerin, heveslerin, türlü isteklerin ruha sardığı, zamanla geliştirdiği ağırlıkları kesip atıyoruz. Bunlardan kurtulan ruhu doğrudan yana çeviriyoruz. O zaman bu ruh kimde olursa olsun, eğrilikleri gördüğü açıklıkla doğruluğu da görecektir.

― Haklısın.

― Şunda da haklı değil miyim: Bütün bu söylediklerimize göre, ne eğitimsiz, bilgisiz insanlar, ne de ömürlerini bilgi yoluna koyanlar devleti yürütmeye elverişlidir. Birinciler yaptıkları işlere yön verecek bir ülküleri olmadığı için, ikinciler de devlet işlerine karışmak istemeyecekleri için; çünkü onlar, dünyada bulunabilecekleri mutlu ülkeyi bulmuş sayarlar kendilerini.

― Doğru.

― Öyleyse, seçkin insanları en yüksek saydığımız şeyin bilgisine doğru yöneltmek, onları karanlıklardan ışığa çıkarmak, devletin kurucuları olan bizlere düşer. Ama o yüce kata yükselip de iyiyi doyasıya seyretmiş kimseleri bugünkü gibi kendi hallerine bırakmayalım.

― Ne demek istiyorsun?

― Yukarıda durakalmasınlar, mağaradaki mahpuslar arasına dönsünler, onların işlerini üzerlerine alıp, verecekleri mevkileri, şerefleri, küçümsemesinler.

― Ama bunu yapmakla, haklarını çiğnemiş, onları düşkün bir hayat sürmeye zorlamış, daha mutlu bir durumdan ayırmış olmaz mıyız?

― Unutuyorsun ki dostum, kanunların kaygısı birtakım yurttaşlara ötekilerden üstün bir mutluluk sağlamak değil, yurttaşları ya inandırarak, ya zorlayarak birleştirmek, her birine toplum içinde görebileceği iş payını aldırmak, böylece bütün toplumu birden mutluluğa götürmektir. Devlet seçkin yurttaşlar yetiştirmeye uğraşıyorsa, bu onların keyiflerince yaşayıp, dilediklerini yapmaları için değil, devlet düzenini sağlamlaştırmaya yardım etmeleri içindir.

― Doğru, bunu unutmuşum.

― Şunu unutma ki, Glaukon, biz de kendi yetiştirdiğimiz filozoflara karşı haksız davranmayacağız; durumlarını değiştirip, başkalarına bekçilik etmelerini isterken, haklı sebepler göstereceğiz onlara. Şöyle diyeceğiz: Öteki devletlerde filozofluğa yükselen kişilerin politika gürültülerine karışmamaları anlaşılır; çünkü onlar, devletlerinin isteğine aykırı olarak kendi kendilerini yetiştirmişlerdir. İnsan kendi kendini yetiştirip de ekmeğini kimseye borçlu olmadı mı, hiç kimseye de hesap vermek zorunda değildir. Ama, biz sizi kendi yararınız için olduğu kadar, devletin yararı için, arı kovanlarındaki beyler gibi olmanız için, yetiştirdik. Size öteki filozoflardan daha geniş,daha olgun bir eğitim verdik. Sizi, felsefeyi devlet işleriyle uzlaştırabilecek bir hale getirdik. Siz de sırası gelince, başkalarının oturduğu yere inmek, karanlık köşelere gözlerinizi alıştırmak zorundasınız.karanlığa alışınca, siz onlardan bin defa daha iyi göreceksiniz. Çünkü, güzelin, doğrunun, iyinin gerçek örneklerini görmüş olduğunuz için, karşınıza çıkan her yansının aslını bileceksiniz! Böylece bizim devlet düzenimiz sizin için de, bizim için de gerçek bir varlık olacak; bugünkü devletlerin çoğunda olduğu gibi, bir rüya değil. Bu devletlerin başındakiler, gölgeler üstüne birbiriyle cenkleşmede, sanki başa geçmek büyük bir nimetmiş gibi,kim başa geçecek diye birbirlerini yemektedirler. Doğru olansa şudur: Bir devlette başa geçenler, başa geçmeyi az isteyenler oldu mu, dirliğin de, düzenin de en iyisi olarak var demektir. Baştakilerin böyle olmadığı yerdeyse tam tersine ne dirlik vardır, ne düzen.

DEVLET
Platon (Eflatun)
Çevirenler:
Sabahattin EYUBOĞLU - M.Ali CİMCOZ
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
2. Basım, Eylül 2000, Sf. 183-188, (514a – 520d)

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Emirates Cup Arsenal-Galatasaray

Galatasaray ilk yarıda oyunu kilitlemeye çalıştı. Birkaç pozisyon dışında da bunu başardı. Yenilen golde bence Muslera’nın hatası vardı. Asıl düşündürücü olan ilk yarıda Galatasaray’ın hücumda neredeyse hiç etkili olamamasıydı. Melo yine hazır değil ancak geçen sezon olduğundan daha çabuk hazır olacaktır. Defansta Semih vazgeçilmez olduğunu birkez daha gösterdi. Chedjou daha iyi göründü ancak yine de beklentilerin uzağında. Eboue iyi bir maç çıkardı. Defansta en büyük handikap Riera olarak görünüyor. Defansta yaptığı hatalar beklediğim bir durum ancak hücuma çıkışlarında daha etkili olmalıydı. Hamit bu maçta ağır kaldı daha hareketli olabilmeliydi. Engin iyi oyuncu ancak hazır olmadığını düşünüyorum. Formunu yakalarsa bu takımın vazgeçilmezlerinden olur. Amrabat bence iyi oynadı. Savunmaya olabildiğine yardım etti. Son toplarıda olumlu kullanabilse oynayacak altı yabancıdan biri olmalı derdim. Garip yabancı kuralı olmasaydı Amrabat’ı onbirde olmasa bile her maç sahada görebilirdik. Sonradan oyuna girip oyunu değiştirebilecek önemli bir oyuncu ancak kadrodaki altı yabancının birini bile yedek kulübesinde oturtmak garip olacak. İleri uçta Umut ve Elmander etkisizdi. Elmander’i biraz daha çabalarken gördük ancak takım hücumda çok etkisiz kaldı. Emre Çolak ikinci yarıda iyi işler yaptı. Emre’nin en büyük eksiği içeri girebileceği veya ara pas atabileceği uygun pozisyonlarda bile uzaktan şut çekmesiydi. Bu hatasını muhakkak düzeltmeli. Ceyhun’u çok beğendim altı yabancı kuralı nedeniyle bu sene çok daha fazla zaman alacaktır. Ancak bu yılda kiraya gidip oynaması gelişimi için daha iyi olabilir. Sabri iyi bir yedek. Sneijder yine etkili oldu bu sene onun için çok daha farklı olacak. Ancak bir oyuncu varki dünyanın her takımında oynar. Tahmin edersiniz ki Drogba’dan bahsediyorum. Ancak bunları attığı goller için söylemiyorum. Daha ikinci yarının başında Arsenal kornerlerinde kafayla topu uzaklaştırdığında bir kez daha ne kadar özel bir futbolcu olduğunu gördüm. Umarım en azından gelecek senede Galatasaray’da futbol oynar ve sonrasında teknik ekipte kalır. Dany oyuna girdiğinde eyvah dedim. Neyse ki fazla zaman kalmamıştı. Hazırlık maçları olsa da Galatasaray iki önemli maç kazanarak Emirates kupasıyla sezonu açmış oldu. Süper Kupa’yı da alabilirse kusursuz bir sezon başlangıcı yapmış olacak.

Arsenal yine genç koşan bir takım görüntüsündeydi ancak oyunu değiştirebilecek oyuncuları yok. Eksik olan bir şeyler var. En azından bir iki transfer yapmaları gerekiyor. Fabregas’tan sonra saha içinde bir liderleri yok. Van Persie den sonra çok iyi bir forvetleri yok. Zelalem gibi iyi bir genç oyuncu bulmuşlar ancak iyi oyuncuları ellerinde tutamadıkları sürece kupa kazanmaları zor. Sanki büyük takımların altyapısı gibi hareket ediyorlar.

6+0+4 yabancı kuralının bir sonraki yıl 5+0+3 olacağı düşünülürse Galatasaray’ın yerli transferinde neden bu kadar suskun kaldığını anlamak imkansız. İki yıl boyunca görünen tabloda yabancı transferi yapamayacak. Avrupa birliği pasaportu olan yabancıların yabancı sınırına takılmaması tek çıkar yol olarak görünüyor.


Galatasaray’ın elindeki kadro Türkiye Ligi için yeterli umarım Şampiyonlar ligi için sıkıntı yaşanmaz.