1 Ekim 2014 Çarşamba

Arsenal ile Yeniden

Sezon başından beri aynı şeyleri yazıyorum. Çok uzatmayacağım kanatları sadece beklere bırakmak Arsenal karşısında çok kötü sonuçlar doğurabilir. Bursa maçından sonra Veysel için Şampiyonlar Liginde ciddi rakipler karşısında zorlanır yazmıştım. Anderlecht maçında Veysel çok eleştirildi. Ama benim söylemek istediğim daha farklıydı. Veysel ortalama bir bek bu oyun yapısında çok zorlanacağı açık olarak görülüyor. Ancak çok üst düzey bekler bile bu oyuncu kadrosuyla bu oyun anlayışında çok eleştiri alabilir.

Sivas maçında farklı olarak üçlü savunmayla çıkıldı. Sneijder önlibero olarak oynadı. Benim aklımdaki çözüm değil ama yinede dörtlü savunmaya göre hem hücumda hem de savunmada daha verimli olabilir.

Benim tercih edeceğim kadro 4/4/1/1 dizilişiyle: Muslera, Tarık, Chedjou, Semih, Telles, Bruma, Melo, Dzemaili, Olcan, Sneijder ve Burak olacaktır.

Prandelli tahminim Sivas maçından farklı olarak Veysel yerine Telles ile başlayabilir.


Kolay maç olmayacak. Gollü bir maç bekliyorum.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Oyuncular mı Sistem mi?

Dün yazdığım yazıda yazdıklarımda genel olarak yanılmadığımı görüyorum. Prandelli hiç anlamadığım şekilde maça Brumasız başladı. Takımda çalım atabilecek oyuncu yoktu Bruma girene kadar. Sistemde büyük sıkıntı olduğunu net bir şekilde görüldü. Prendelli önce savunmayı düzelteceğiz sonra hücuma geçeceğiz demişti. Söylediğini kabul edilebilir bulmuştum. Ancak savunma bu haldeyken hücuma hiç geçememek yüksek ihtimaldir.

Prandelli pas oyunu düşünüyor. Uzun pas özellikle istemediğini düşünüyorum. Oyun sıkışsa bile pas ile oyunu kurmakta ısrar edilmesini istiyor olabilir. İleride presle top kaparak pozisyon bulmak da istedikleri arasında. Rakibi pres ile çıkarmamak oyunu rakip sahaya yıkmak istiyor diye düşünüyorum. Muhtemelen belli bir süre sıkıntı olacağını takım oyun sistemine alıştıktan sonra sorunların çözüleceğini düşünüyor. Ancak bu kadro yapısı ile kişisel görüşüm bu sistem hüsran olur.

Galatasaray’ın bence en büyük sıkıntısı pres yapmaya çalışması. Kopuk kopuk başarısız bir pres yapılmaya çalışılıyor. Bu sevdadan en kısa sürede vazgeçmek şart. Top kapılamadığı gibi ileri uç elemanları gereksiz yoruluyor ve rakip çok kolay bir şekilde kale önüne gelebiliyor. Anderlecht maçında orta saha ve ileri uç elemanlarına baktığımızda pres özelliği olan oyuncu olmadığı görülüyor. Özellikle orta üçlüde oynayan Selçuk, Dzemaili ve Melo dinamik çok koşan oyuncular değil forvet içinde durum çok farklı değil. Bu kadroyla topun gerisine geçerek savunma yapmak daha mantıklı görülüyor. Ya da sistem ve oyuncular değişmeli ki değişecek çok oyuncu olacaktır. Ayrıca kadroda pres özelliği olan oyuncu bulmak sıkıntı olacaktır. Prese en yatkın oyuncunun A2 kadrosunda yer alan Sabri Sarıoğlu olması düşündürücü.

Bu maçta oyuncuları değerlendirmek istemiyorum. Sistem takıma o kadar uyumsuzdu ki Selçuk orta saha görevlerinin yanında Telles kademesine girmekle uğraştı. Selçuk ve Burak daha çok yıpratılmamak için Arenadaki maçlarda oynatılmamalı. Ciddi sıkıntıları olduğu görülüyor. Burak yerine Umut düşünülmeli oyuna girdikten sonra en azından takımın oyununu olumlu etkiliyor. Selçuk yerine kim oynar? Birhan Vatansever kesinlikle denenmeli Selçuk bu kadar kötüyken kesinlikle böyle bir şansı hak ediyor.

Veysel yada Telles yerine kim olsa bu sistemde sırıtır. Bu kadro yapısıyla bu sistemde sağ sol bek oynayabilecek başarılı olabilecek dünya üzerinde kaç oyuncu vardır? Alaba bile bu sitemde eleştirilebilir. Veysel’in savunmada özellikle şampiyonlar liginde sırıtacağını Bursa maçından sonra yazmıştım. Ancak bu maçta tekrar belirtiyorum oyuncuları tek tek eleştirmek hiç adil olmaz.

Chedjou için özel bir yorum yapmakta fayda var. Her şeye rağmen iyi oynadı mağlubiyete adeta isyan etti golü yoktan var etti. Bir puanı takımına hediye etti. Bu oyunla alınan bir puanın çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Şimdi yapılacak iki şey var. Ya Prandelli sistemin yanlış olduğunu görüp sistemi değiştirecek ya da kadrodan en az  dört beş oyuncuyu değiştirecek. İki ihtimalde ne yazık ki çok olası görünmüyor. Sanırım bu çileyi daha çok çekeceğiz.


16 Eylül 2014 Salı

Eskişehir’den Sonra Anderlecht’den Önce

Milli maç öncesi Bursa maçında da iyi değildi Galatasaray bu hafta Eskişehir maçında da iyi değildi. Ama Bursa maçını kazanabilmişti. Eskişehir maçını da kazanabilecek bir kaç pozisyon buldu ancak eşitliği bozamadı. Bizde futbol atılan gollere endeksli olduğu için Eskişehir maçından sonra yorumlar tamimiyle negatif oldu. İki maç arasında bence en büyük fark Bursa’nın Galatasaray’ı daha fazla zorlamasıydı. Ancak buldukları fırsatları değerlendiremediler. Eskişehirspor geçen yılda savunma yapmak için hücumdan vazgeçen bir takım görüntüsündeydi. Bu yılda değişen bir şey yok. Galatasaray’ın en çok eleştirilebileceği nokta bu tarz hücumu düşünmeyen bir takım karşısında Yekta, Dzemaili ve Selçuk ile üç merkez orta saha ile oynamasıydı. Prandelli kendiside belirttiği gibi önce savunmayı düzeltip sonra hücum etmeyi düşünüyor. Görüşüne saygı duyuyorum. Benim tercihim aynı stratejide dörtlü orta saha ile kanatlı oynamak olurdu. En azından içerde Eskişehir gibi bir rakibe karşı kanatlardan oynamak oyunu açabilirdi. Melo’nun olmayışı takımı olumsuz etkiliyor. Sadece oyun olarak değil ve hatta özellikle isyankar hali takım için vazgeçilmez. Takımı ateşleyebilecek yenilgiye isyan edecek Melo’dan başka oyuncu ne yazık ki kadroda yok. Seyircide olmayınca Galatasaray'ı ateşleyebilecek etken kalmadı.

Burak ve Selçuk her maç on birde çıkmak zorunda değiller. Eskişehir maçında Melo’nun yokluğunda Selçuk yedek kalamazdı belki ama Burak bu maçta bence yedek kalmalıydı. Umut ile başlamak hem takım için hem de milli maç sonrası Burak için çok daha iyi olabilirdi. Pandev’in de oyuna alınmak için son on beş dakikaya kadar beklenmesi beni şaşırttı. Bu kadar kısa sürede yorum yapmak gerçekten zor ancak oynadığı kısa sürede Pandev’i beğendim.

Muslera, Chedjou ve Semih bu sezon takımın en istikrarlı oyuncuları olarak göze çarpıyor. Veysel ve Tarık beklerde iyilerdi ancak hücum etmeyi düşünmeyen Eskişehir ölçü olmaz. Tarık ilk maçında yeni transferlerden en iyisi olarak göze çarptı. Hücumda daha etkiliydi. Savunması için bu maç ölçü olmayacağı için birkaç maç daha Tarık için konuşmak için beklemek gerekiyor. İlk izlenimler olumlu diyerek noktayı koyalım.

Orta üçlüde Dzemaili savunmada Melo'dan ziyade Yekta veya Selçuk ayarında bir oyuncu. Hücumda ise orta saha merkez oyuncular içinde en iyisi olma yolunda olumlu sinyaller verdi. İlk maçında Melo’nun olmaması onun için şanssızlıktı. Tabi ki yabancı sınırı nedeniylede büyük bir şans oldu ve beklide bu sayede on birde oynama fırsatı buldu.

Sneijder milli maç öncesi altmış dakikalık oynuyordu. Değişen bir şey yok. Sneijder’in hazır olmadığı takımda Bruma takımın en büyük hücum silahı olduğunu bir kez daha gösterdi. Evet son topu kullanma konusunda eksikleri göze çarpıyor ancak ısrarla oynatılması gerektiğini düşünüyorum.

Burak konusunda çoğu kişiden farklı düşünüyorum. Burak bence iyi bir golcü ama daha fazlası değil. Eğer takım Burak için pozisyon hazırlayamayacaksa oynatılmasının hiçbir anlamı yok. Eskişehir maçı da bu maçlardan biriydi. Deplasmanlarda boş alanlar bulacağı için forvet hattında ilk tercihim olabilir ancak iç sahada hele ki Eskişehir karşısında kanat oyuncusu olmadan üç merkez orta sahayla maça çıkılmışken Burak yedek beklemeliydi.

Anderlecht maçı geldi çattı. Galatasaray takım olarak hazır görünmüyor. Ancak yabancı sınırının olmaması, Galatasara’ın Avrupa kimliği ve savunmada şimdilik güven vermesi bu maç için olumlu düşünmemi sağlıyor.

Muslera, Chedjou ve Semih sakatlık sorunu olmazsa oynayacaklardır. Sol bek için Telles ne durumda bilemiyorum. Antrenman performansı çok iyi değilse forma giymesi zor. Tarık bence sol olmasa bile sağ bekte forma giyecektir. Telles hazır olsaydı muhtemelen Telles ve Tarık ikilisi maça başlardı. Benim düşüncem bu maçta Tarık Veysel ikilisi bozulmayacaktır.

Orta sahada Melo oynayacaktır. Dzemaili oynamasını düşündüğüm diğer orta saha oyuncusu olacak. Asıl soru Selçuk ile üçlü orta saha mı yoksa kanatlı dörtlü orta saha mı olacağı. Ben Olcan ve Brumalı kanatlı orta sahayı tercih ederdim.

Forvette ise Umut ve forvet arkası Sneijder benim ideal on birimi oluştururdu.

Prandelli’nin üçlü orta sahadan vazgeçmeyeceğini düşünüyorum. Melo, Dzemaili ve Selçukla başlayacaktır. Sneijder ve Bruma ikilisinin de oynayacağını düşünüyorum. Bu kadroda Burak ısrarı devam eder mi bilemiyorum. Pandev’i oynatmasını bekleyebilirdim ancak Eskişehir maçında son on beş dakika oyuna alması nedeniyle ben maça Umut ile başlanacağını düşünüyorum. Umut Eskişehir maçında sonradan oyuna girerek etkili oldu bence oynamayı hak ediyor.

Galatasaray’ın kolay gol yiyeceğini düşünmüyorum. Bu sezon hücumda zorlandığı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Hücumda iyi gününde bir Galatasaray’ın maçı kazanacağını düşünüyorum. 

Avrupa haftasında tüm Türk takımlarına başarılar...     


10 Eylül 2014 Çarşamba

İzlanda'da Bir Volkan Efsane Olma Gazoz Ol

Maçla ilgili fazla yazacak bir şey yok.

Türk futbolunu kurtarma hamlesi olan yabancı sınırını yazalım. Şimdilik 5+3 seneye ne olacak bilen var mı? 5+3 sahaya yansımamıştır mı diyecek acaba bazıları. Bence çok fena yansıdı ama benim aklım ermez bu işlere.

5+3 olmadı ne yapalım. Süper bir fikrim var. 4+3+2+1-1 yeni süper sınırlamamız olsun. 4+3 olan kısmını anlamak çok kolay 4 yabancı sahada 3 yabancı kulübede olacak. Gelelim 2+1 olan bölüme, yerli oyuncuların performansını (aslında bonservis ve ücretlerini) sadece yabancılar düşürmüyor. Gurbetçiler de yabancılar kadar olmasa da Türk futbolunun marka değeri için önemli bir tehdit oluşturuyor. 2+1 burada devreye giriyor. 2 gurbetçi sahada 1 gurbetçi kulübede olacak. Sistem otursun ilerde tribünde oturacak oyuncular içinde kontenjan açarız.

Neyse biz bu işleri Türk futbolunu yöneten iki yıldırıma bırakalım. Onların şuan ki planları Melo'yu Türk futbolundan uzaklaştırmak. Sanırım haklılar İzlanda'dan üç gol yememizin en büyük nedeni Melo sanırım. İşte denklemde ki (-1) yazıyla eksi bir de bunu ifade ediyor. Yapacağımız düzenlemeyle Melo Türkiye Liglerinde oynayamaz maddesi koyacağız. Buda eksi bir olarak ifade edilecek. Olur mu öyle şey demeyin bal gibi olur. Hatta Melo'yu oynatan takıma her maç için bir maç seyircisiz oynama cezası verelim.

Bir de bu denklemi deneyelim olmazsa başka bir şey deneriz.

Birde İzlanda'da volkan varmış arada bir püskürüyormuş. Ama o kadar olur üzerinde çok baskı var. Baksanıza Fatih Terim'e bile volkanı soruyorlar. Volkan patlamasında ne yapsın.

Neyse yolumuz uzun kalan maçları kazanır biz bu gruptan çıkarız inşallah. Çıkamazsak mı? Onu da İzlanda düşünsün. Biz elimizdeki en büyük silahı kullanır yabancı sınırında değişiklik yapar düzlüğe çıkarız üç vakte kadar...

1 Eylül 2014 Pazartesi

Bursaspor-Galatasaray 2014-2015 Sezonu 1.Hafta Maçı

Galatasaray en son 2007-2008 sezonunda ligde Bursa deplasmanında kazanabilmişti. Evet istatistikler çok anlam ifade etmez ama Galatasaray uzun süredir Bursa'da deplasmanda kazanamıyordu. Geçen yılda deplasmanda sadece beş maç kazanabildiği de düşünülürse Galatasaray için çok önemli bir galibiyet oldu.

Sezon öncesi etkisiz hazırlık maçlarından sonra Fenerbahçe ile oynanan Süper Kupa maçındaki etkisiz mahkum oyun çok olumsuz sinyaller verdi. Evet Bursa maçı ölçü olamaz. Galatasaray kazanmasına rağmen iyide oynamadı özellikle öne geçtikten sonra kalesinde çok pozisyon gördü ama oyun önceki maçlara göre umut verdi.

Kısır geçen ilk yarıdan sonra ikinci yarı Bruma’nın ortasında Galatasaray Burak'la golü buldu. Bu dakikadan sonra özellikle Volkan Şen’in getirdiği toplarda Bursaspor önemli pozisyonlar buldu. Galatasaray da kontrataklarla etkili oldu. Ancak iki takımda yakaladıkları pozisyonları değerlendiremedi. Maçın sonunda ani gelişen Galatasaray atağında Olcan’ın golü skoru belirledi.

Galatasaray’ın geçen seneden en büyük farkı pasa dayalı oynamaya çalışması. Prandelli de özellikle bunu belirtti. Ancak henüz takım bu oyuna adapte olamamış. Ancak bir gayret olduğu görülüyor. Fenerbahçe ve Bursaspor maçlarında Galatasaraylı oyuncular rakibe attıkları topları bile rakip takım oyuncularının ayağına oynadı. Takımın bu oyuna ne kadar adapte olacağını zaman gösterecek.

Muslera Galatasaray'ın yarısı desem abartmış olmam sezona o kadar iyi başladı ki bu performansıyla tek başına takımı şampiyonluğun içinde tutacak gibi oynuyor.

Defansın göbeğinde Semih ve Chedjou geçen seneden daha uyumlular. Sezona iyi başladılar. Bursa maçında da takımın iyilerindendiler.

Bekler hem rotasyon olarak hem de mevcut form durumları göz önüne alındığı zaman Galatasaray'ın bence en sıkıntılı mevkileri. Sağ bekte Veysel alternatifsizdi. Bursa maçında ikinci golün pasını vermesine rağmen savunmada çok kötüydü. Volkan Şen’i durduramadı. Volkan başta olmak üzere Bursaspor ileri ucunun son vuruşlarda ve final paslarındaki yetersizliği ve Muslera’nın kusursuz performansı Veysel’in hatalarının skora yansımamasının nedenleriydi. Veysel lig için yeterli olabilir ancak Şampiyonlar Liginde çok daha iyi oyuncular karşısında çok zor durumlara düşebilir. Telles geldiğinde performansıyla umut vermişti. Savunmada zaman zaman sıkıntı yaşasa da hücum performansı ile takıma çok şey katacağı düşünülmüştü. Sezona çok kötü başladı. Ne savunmada ne hücumda var. Bursa maçında sol bekte Hakan Balta savunmada çok sırıtmadı ancak hücuma da katkı yapamadı. Üstelik Bursaspor'un Volkan Şen ile daha çok diğer kanattan geldiği düşünülürse savunma performansı bile yeterli bulunmayabilir. Tarık Çamdal transferi her iki bekte oynayabiliyor olması nedeniyle çok önemli. Ortalamanın üzerinde bir performans sergileyebilirse on birde yeri hazır diyebiliriz.

Merkez orta sahada Melo bildiğimiz gibi istikrarlı oyununu sürdürdü. Selçuk her geçen gün daha kötü oynuyor. Sezona da çok kötü başladı. Yekta şuandaki form durumuyla Selçuk’tan daha iyi ve bence tercih yapılacaksa on birde oynamayı daha çok hak ediyor. Bu bölgeye yapılan Dzemaili transferi en azından rekabet nedeniyle oyuncuların formunu arttırabilir. Bu transferin Melo’nun yokluğu ve Avrupa için bu bölgeyi rahatlattığını söyleyebiliriz. Gerisi oyuncunun performansına kalıyor.

Kanatlardaki kadro derinliği ve oyuncu kalitesi son yıllarda hiç olmadığı kadar iyi olacak. Özellikle Olcan Adın transferi ve Bruma’nın sakatlıktan iyi bir şekilde dönmesi Galatasaray kanatlarını güçlü kılıyor.

Sneijder henüz hazır değil. Altmış dakikalık nefesi var. Geçen yılın ikinci yarısı ve Dünya Kupasındaki performansından çok uzak. Bunda sezona geç başlamasının önemli payı olduğunu düşünüyorum. Hazır olunca takıma önemli güç katacaktır.

Burak aynı değişen bir şey yok. Çok zor pozisyonda golünü attı. Daha kolaylarını kaçırdı. Bu maçta daha istekli ve gayretli gözükse de topu kullanmada kötüydü. Yerine giren Umut kısa sürede de olsa etkili oldu. Pandev transferinin sonuçlarını ilerleyen günlerde göreceğiz. Bence Elmander tarzı uzun boylu hava toplarında etkili servis yapabilecek bir forvet daha iyi olurdu. Belkide Prandelli pas oyununu tercih ettiği için Pandev’i tercih etti. Ancak Mersin’deki sahayı görünce ve Türkiye’de sahaların şartlarını düşününce pas oyununu oynamanın kolay olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ki Galatasaray’ın kendi sahası Arena’nın bile geçen senenin belli bölümlerinde kötü olduğu düşünülürse alternatif bir oyun kurgusu olması gerekiyor. Uzun topla oynamayı Prandelli şimdilik hiç düşünmüyor sanırım.

Böyle bir deplasmanda kazanmak önemliydi. İç saha maçlarında son yıllarda gösterdiği performansın altında kalmayacağını düşünürsek deplasmanda kazanma alışkanlığını sezona yayabilirse Galatasaray şampiyonluğun önemli adaylarından olacaktır. Avrupa için umutlu olmak için henüz çok erken. Sneijder’in form tutması ve yapılan transferlerin takıma katkı verebilme ihtimali umutları taze tutuyor. Milli maç arası takımın eksiklerini kapatabilmesi için iyi bir fırsat olacak.

Galatasaray'ın bu yıl sahip olduğu kadro geçen yıla göre daha iyi. En büyük sıkıntı geçen yıl olduğu gibi yabancı sınırı olacak. Burada iş Prandelli’ye düşüyor. Her hafta oynayacağı rakibi iyi analiz ederek doğru yabancıları sahaya sürmesi Galatasaray'ın ligdeki kaderini belirleyecek.


Daha sağlıklı yorumlar yapabilmek için en az bir ay daha beklemek gerek. Umarım Galatasaray için iyi bir sezon olur.

29 Ağustos 2014 Cuma

Sezon Öncesi Galatasaray

Galatasaray yazmak son günlerde gerçekten zor bazı şeyleri neresinden baksan akıl mantıkla açıklamak zor. Kadroya bakacak olursak:

Kele en sorunsuz bölge Muslera takımın bence en iyi oyuncusu. Sinan Bolat iyi bir yedek olacaktır. Eray kesinlikle kiralanmalı yada takımdan gönderilmeli.

Sağ bek için tek alternatif Veysel Sarı olarak görünüyor. Mevcut kadro planlamasında tek alternatifi Semih Kaya olabilir.

Sol bel Tellas geldiğinde iyiydi hep geri gitti. Sezon öncesi formu kafaları karıştırdı. Üstelik yabancı olduğu için kontejyanı dolduruyor. İster istemez sezon içinde rotasyona girecek. Alternatif Hakan Balta bana göre tam bir el bombası kesinlikle güven vermiyor.

Stoperler için çoğu kişiden farklı düşünüyorum. Semih ve Chedjou bence mevcut kadronun iyi oyuncularından ve savunmanın göbeği nispeten sorunsuz. Gökhan Zan ve Hakan Balta bence bu bölge için iyi alternatif oluşturuyorlar. Emrecan ve Koray Günter gibi iki genç oyuncunun da bu bölgede olduğu düşünülürse takımda alternatifi olmayan mevkiler varken stopere transfer yapmak hele ki yabancı almak çılgınlıkla açıklanabilir.

Orta sahanın merkezi Melo en sağlam halka istikrarlı savaşçı ne ararsan var. Selçuk tam bir soru işareti geldiği ilk sene hayatının en iyi sezonunu yaşamıştı. O zamandan beri sürekli geri gidiyor. Toparlanmazsa orta saha merkez çok açık verir. Yekta ancak yedek olabilir. Umut Gündoğan veya sakatlıktan çıkan Hamit bu bölgede kullanılacak alternatifler.

Olcan Adın sağ kanatta kanayan yaraya ilaç olacaktır. Aydın ve Hamit bu bölgenin alternatifi olmaya çalışacaklar.

Bruma sol kanat için yeterli olabilecek mi merak konusu yabancı olması nedeniyle yeri garanti değil. Yeni transfer Yasin soru işareti. Bu kanat için Emre çolak alternatifi de düşünülebilir. Amrabat gönderilmez ise bence bu bölge için eldeki iyi oyunculardan olur.

Forvet Drogba gittikten sonra takımın en sorunlu bölgelerinden birisi Burak Yılmaz tek forvet olarak yetersiz kalıyor. Umut bir var bir yok genç oyuncu Berk İsmail şuanki durumuyla forma bulmakta zorlanır.

Bu takıma öncelikle hava toplarını alabilecek ayağında top tutan forvet alınması şart. Sağ beke yerli vasıfsızda olsa alternatif şart. Sol bek içinde yerli alternatif olması gerekiyordu. Merkez orta saha için yerli oyuncu alınabilir. Öncelikler böyleyken hala yabancı stoper alınmaya çalışıyorsa Galatasaray takımından bu yıl için fazla bir şey beklememek gerekiyor.
  
Birde sponsor sorunu var. A firması 15 veriyormuş Aysal 20 istiyor diye başladık sezona son olarak B firması 8 milyon veriyormuş Başkan en az 10 milyon istiyor noktasında muhtemelen forma sponsorsuz bir sezon yaşayacağız. Basit bir mantıkla beğenilmeyen 8 milyon yerine bir yıl sonra 10 milyona sponsor bulunması durumunda bir yıllık zararı 4 senede karşılayabileceğimiz düşünülünce üçe beşe bakmadan sponsor bulmak daha mantıklı olsa gerek.

Bunca yıldır Avrupa Kupalarında kura çekimini heyecanla takip ederdim. Bu yıl hiç heyecan yoktu. Bu futbolla UEFA gruplarından bile çıkmak zor. Arsenal, Dortmund ve Anderlet’in bulunduğu grupta gerçekçi hedef üçüncülük olacak.


Umarım yanılırım ama sanırım Galatasaray için kayıp bir yıl olacak…

7 Ağustos 2014 Perşembe

Galatasaray Taraftarı Olmak

Yaklaşık yirmi beş yıldır futbolu takip ediyorum. Galatasaray taraftarının Burak başta olmak üzere Sabri, Aydın, Emre Çolak ve benzeri oyunculara tepkilerini anlamakta zorlanıyorum. Burak forvet hattında (kanat değil) oynaması durumunda senede 25-35 gol ortalamasıyla oynayan bir oyuncu Türk takımlarında şampiyonlar liginde bir sezonda en çok gol atan oyuncu, tamam eksikleri var ama hele ki yabancı sınırlamasında yanına bile yaklaşacak yerli forvet yokken bu itibarsızlaştırma çabaları neden bilemiyorum. Sabri yıllardır savunduğum bir oyuncu tamam savruk eksikleri var ama yıllardır onu kesecek oyuncu çıkmadı. Hata kesinlikle Sabri’de değil. 2008 Avrupa Şampiyonasında yarı final oynayan milli takımın sağ bekinden bahsediyoruz. Lahm’a karşı oynamış bir sağ bekten bahsediyoruz. Ben o turnuvada Sabri’yi beğenmiştim. Lahm bu yaz Almanya ile dünya kupasını kaldırdı. Ülkesinde kahraman ve milli takım kaptanı. Galatasaray ise kaptanlığı almak bir yana Sabri’nin varlığından bile rahatsız. Geçen sezon ikinci yarıda çoğu maçta Sabri’nin olumlu katkılarını düşününce yapılanların haksızlık olduğunu düşünüyorum. Daha fazla yazmadan geçmişten iki örnek vermek istiyorum. Birincisi Türk futbolunun en kariyerli golcüsü Hakan Şükür çok gol kaçırdığından şikayet etmeyen yoktu. Ama ona yapılan eleştirileri düşününce futbola nasıl yaklaştığımızı anlamak zor değil. Aynı şekilde bence Türk futbolunun en kariyerli futbolcusu Bülent Korkmaz içinde yapılan eleştirileri hatırlıyorum. Satıştan takımda kalmasını da hiç unutamam. Türkiye’de Galatasaray’da futbolcu olmak hiç kolay olmadı ve olmayacak. Hele ki Türk oyuncular için işler çok daha karmaşık.

Hem alt yapıdan oyuncu çıksın isteriz. Çıkar oynar niye oynadı deriz. Kötü oynar bu maçta oynatılır mı deriz. Elin yabancısı gencecik oyuncuları oynatır. Bak isteyince oluyormuş iyi oyuncunun yaşı olmaz deriz. Ama genç ve yaşı otuzu geçmiş oyunculara tahammülsüzüzdür.

Yabancıların kredisi hep vardır. Oynasın açılacak diye bekler dururuz. Gıkımız çıkmaz elin yabancısı bir cacık olmadan takımdan gider. Düzenlide forma bulmuştur. Alt yapıdan çıkan oyuncu veya Türk oyuncu için iki maç üst üste oynadı mı olay olur başka adam yok mu bu topçu değil demeye başlarız.

Ben futbolda günlük düşünmemeye çalışırım. Kardeşim Arda’nın Galatasaray için en verimli olduğu dönemlerde formasına Arda yazdırmak istediği zaman ona ‘’ben formalarıma hiç isim yazdırmadım isimler gelir geçer ille de yazdıracaksan Bülent Korkmaz ya da Metin Oktay yazdır’’ demiştim. Biz istiyoruz ki Arda’yı istediğimiz gibi eleştirelim. Gerekirse küfür edelim. O takımdan ayrılmasın biz istediğimizde gitsin diyelim. Biz istiyoruz ki her oyuncu Metin Oktay veya Bülent Korkmaz olsun ya da geçmişteki efsanelerimiz gibi davransın. Hayat değişiyor. Şartlar değişiyor. Kaldı ki efsane olmak kolay değil. İnsanlardan yapamayacağı şeyleri istememek gerek.


Türkiye’de yaptığımız en iyi şey insanları eleştirmek. Messi yada Ronaldo da gelse takımı Mourinho da çalıştırsa biz eleştirecek bir şeyler buluruz. Böyle gelmiş böyle gider.

27 Mayıs 2014 Salı

Atletico Madrid ile Galatasaray arasındaki farklar

Türkiye’de sistem kurmak zordur. Türk insanı olarak kurallara uymayı sevmeyiz. İyi niyetli yöneticiler genelde suiistimal edilir. Hep şikâyet edilse de eli maşalı yöneticilerin emrine amade olunur. Eleştirilmeyi sevmeyiz. Çok çabuk gaza geliriz. Bu yüzden sistem adamları bu ülkeden kuyruğuna teneke bağlanıp gönderilmiştir. Ve bu yüzden en iyi hoca Fatih Terimdir. En önemlisi de başarılı kimseleri örnek almak yerine cezalandırarak onları aşağı çekeriz.

Avrupa’da başarıyı isteyenimiz azdır. Hedefi Avrupa olanın ayakları yere basmaz. Başarı için bildiğimiz tek yol para harcamaktır. (Sanki paramız varmış gibi)

İstikrarlı olduğumuz tek konu sürekli değişim anlayışımızdır. Suçlu hep kişilerdir. Hakemden başlayarak sırasıyla oyuncular ve teknik direktör günah keçisi ilan edilir. Yöneticiler hata yapmaz. Sistemde yanlış olduğu düşünülmez.

Atletico Madrid’in başarıları anlatılır. Ama buralara nasıl geldiğine bakılmaz.  2009-10 sezonunda UEFA Avrupa Ligi  son 32 mucadelesinde Galatasaray ile  Atletico Madrid karşılaştılar. Caner Erkin çok iyi oynadığı maçta ceza alanında hekemlerin penaltı vermemesine sinirlenip beş dakika içinde ikinci sarı karttan oyundan atılmasıyla üstünlüğü rakibine kaptırıp elenmesiyle süreci izlemeye başlayalım. O sezonun kadrosundan Madrid ekibinin sattığı önemli oyunculara bakacak olursak:

Oyuncu adı
Mevki
Gittiği takım
Ödenen bonservis
Gittiği sezon
DAVID DE GEA
Kaleci
Manchester United
20,00 milyon €
2011/2012
DIEGO FORLAN
Forvet
İnter
5,00 milyon €
2011/2012
KUN AGÜERO
Forvet
Manchester City
45,00 milyon €
2011/2012
JOHNNY HEITINGA
Defans
Everton
6,80 milyon €
2009/2010
TOMAS UJFALUSI
Defans
Galatasaray
2,00 milyon €
2011/2012

Listeden asıl görmemiz gereken Atletico Madrid’in bu dönemde oyuncu sattığı. Ve Falcao’ya ciddi bir yatırım yaptığıdır. Kadroda ciddi bir değişime gitmiştir ve gelin nokta ne kadar başarılı olduklarını göstermektedir. 2009-2010 sezonu kazandıkları UEFA kupasını yenilenmiş kadrolarıyla 2011-2012 sezonunda bir kez daha kazandılar.

Atletico Madrid bana göre 2013-2014 sezonunun en iyi futbol takımıdır. Şampiyonlar Ligini uzatma dakikalarında(90+3) yedikleri golle kaçırmaları bu düşüncemi değiştirmedi. Arda ve Costa’nın eksikliği yetmezmiş gibi maç içinde Filipe sakatlanıp çıkmak zorunda kaldı. Juanfran’ın da sakat sakat devam etmesiyle kupayı Real Madrid’e kaptırdılar.

Atletico Madrid’in kadrosundaki önemli oyuncuların takıma 2010/2011 ve 2011/2012 sezonlarında katıldığını görüyoruz. Bu iki sezondaki önemli transferlere bakacak olursak:

Oyuncu adı
Mevki
Geldiği takım
Ödenen bonservis
Geldiği sezon
Güncel piyasa değeri
Filipe
Sol bek
10,00 milyon €
2010/2011
12,00 milyon €
Forvet
Real Valladolid
1,00 milyon €
2010/2011
35,00 milyon €
Sağ Bek
Osasuna
4,50 milyon €
2010/2011
14,00 milyon €
 Diego Godin
Stoper
Villarreal
8,00 milyon €
2010/2011
20,00 milyon €
Miranda
Stoper
Sao Paulo
Bedelsiz
2011/2012
15,00 milyon €
Orta saha
Zaragoza
3,00 milyon €
2011/2012
12,00 milyon €
Arda Turan
Sol kanat
Galatasaray
13,00 milyon €
2011/2012
25,00 milyon €
Adrian
Sağ kanat
Bedelsiz
2011/2012
8,00 milyon €
Falcao
Forvet
47,00 milyon €
2011/2012
60,00 milyon €
Falcao 60,00 milyon € bonservisle Monaco'ya satıldı



Sürekli oynayan oyuncuların neredeyse tamamı bu iki sezonda transfer edilmiş. Kadroda sürekli oynayan Thibaut Courtois kiralık ve David Villa sezon başı 2,1 milyon € ya Barselona’dan transfer edildi. Koke altyapıdan 2011/2012 sezonunda geldi. Birkaç oyuncu dışında bu başarılı kadro 2010-2012 yıllarında kuruldu. Diego Simeone’nin 2011 aralıkta göreve başlamasıyla her geçen gün güçlenerek bu noktaya geldiler. Falcao gidince güçlerini kaybedecekleri düşünüldü daha başarılı oldular.

Atletico Madrid’in başarısının en kilit anahtarı muhteşem takım savunması ve savunma dörtlüsü Filipe, Godin, Miranda ve Juanfran’ın uyumunda gizli. İki stoperin bu sezon 12 gol 2 asist katkı yaptığını düşünürsek hava toplarında ne kadar etkili olduklarını görebiliriz. İki bekin hücuma katkısıda 1 gol 15 asist olarak gerçekleşti. Savunmada başarılarının yanında hücuma gol ve asist olarak bu oranda katkı yapmaları başarıda büyük etken. Ancak asıl farkları oyunu topa sokarken ortaya çıkıyor. Kısa ayağa paslarla hücuma çıkıyorlar ve kendi ceza sahalarında bile çok rahat paslaşabiliyorlar. Uzun toplar veya taca atılan topları görmek zor. Kaptan Gabi’nin takımın savunması ile hücumu arasında en önemli bağ olduğunu düşünüyorum. Oyunun iki yönünü de çok iyi oynayabiliyor. Costa’nın beklenin çok üzerinde katkısı işleri dahada kolaylaştırdı. Arda sol kanatta en iyi sezonlarından birisini yaşadı. Koke, Raul Garcia, David Villa, Tiago ve diğerleri ile muhteşem bir sezona imza attılar. Eleştirilebilecek tek eksikleri bazı oyuncuların alternatiflerinin olmamasıydı.

Asıl garip olan bu başarılı kadroyu kurarken para harcamadılar. Ve hatta bonservislerden ciddi bir gelir elde ettiler. Son beş yılın bonservis gelir ve giderlerine bakınca bunu daha net görebiliriz:

Sezon
Gelirler
Giderler
Toplam bilanço
Lig sonu sırası
2009/2010
17,90 milyon €
17,05 milyon €
+850 Bin €
9
2010/2011
23,90 milyon €
34,05 milyon €
-10,15 milyon €
5
2011/2012
85,35 milyon €
91,20 milyon €
-5,85 milyon €
5
2012/2013
19,35 milyon €
4,50 milyon €
+14,85 milyon €
3
2013/2014
79,60 milyon €
36,00 milyon €
+43,60 milyon €
1
Beş yılda 43,30 milyon € net fazla



Galatasaray’ın aynı dönemde bonservis gelir ve giderlerine bakarsak:

Sezon
Gelirler
Giderler
Toplam bilanço
Lig sonu sırası
2009/2010
2,96 milyon €
16,44 milyon €
-13,49 milyon €
3
2010/2011
22,75 milyon €
29,50 milyon €
-6,75 milyon €
8
2011/2012
14,85 milyon €
23,60 milyon €
-8,33 milyon €
1
2012/2013
3,63 milyon €
30,05 milyon €
-26,43 milyon €
1
2013/2014
1,80 milyon €
41,95 milyon €
-40,15 milyon €
2
Beş yılda 95,15 milyon € net eksik



Ekonomik başarının ne olduğunu çok net olarak görebiliriz. Bu örnekler başarının parayla orantılı olmadığını net bir şekilde gösteriyor.

Atletico Madrid ile Galatasaray arasında en büyük fark Atletico Madrid’in daha çok koşan daha iyi yardımlaşan bir takım olması. Galatasaray’da ise ne yazık ki koşmayan oyuncular bile var. Ve takım olmayı bir türlü başaramıyor. Burada eldeki oyuncuların beğenilmeyip her yıl kadroda ciddi değişimlerin yaşanmasının payı çok büyük. Ve en önemli nokta Arda’nın Atletico Madrid’de daha fazla koşması ve savunmaya daha fazla dikkat etmesidir. Çok güçlü hucum gücüne sahip olmak Şampiyonlar Ligi için yeterli olmuyor. İyi savunma yapan takımların Şampiyonlar Ligi için şansı daha fazla. Önce savunman iyi olacak sonra hücum. Savunmada yapılan hatanın telafisi çok daha zor.

Türkiye’de oyuncu transferi yapılırken attığı gole ve bazen de yaptığı asiste bakılıyor. Bence önceliğin savunma özellikleri olması gerekiyor. İyi savunma bilgisine sahip koşan takım savunmasına katkı yapabilecek oyuncular tercih edilmeli. Çok koşan rakibe top göstermeyen bir takımda, 2-3 yetenekli oyunun iki yönünü iyi oynayabilecek oyuncu ile Şampiyonlar Liginde başarılı olmanın daha kolay olacağını düşünüyorum.

Bir şeylerin değişmesini beklediğimden yazmadım bu yazıyı taraftar karnı açken bile çilek yemek ister. Borç artmış, oyuncuların paraları ödenememiş veya UEFA açık verdin dikkat et demiş önemli değil. Elimizdeki oyuncular hep kötüdür. Tek yol transferdir.

Benim tercihim denk bütçe, oyuncunun piyasası varken satmak, altyapıya önem vermek, altyapıdan çıkan oyunculara ve gençlere daha fazla şans vermek gibi ölçütlerdir. Arzuladığım genç gelecek vaat eden, başarıya aç, savaşan yenilse de son dakikaya kadar pes etmeyen bir takımdır. Eldeki oyuncuları verimli kullanabilecek bir hocayla az ama öz transferi tercih ederim.


Zevkler ve renkler tartışılmaz. İyi futbol izlemek için şimdilik İspanyol, İngiliz ve Alman takımlarını izlemeye devam…