Öncelikle daha önce bazı yazılarımda değindiğim
kurumsallaşmadan bahsedeyim. Kurumsallaşmadan benim anladığım yönetimden
bağımsız kişilerin ilgili spor branşlarında faaliyet göstermesidir. Örneğin
futbol takımıyla ilgili teknik direktör seçiminden futbolcu transferine
oyuncuların alacağı ücretlerden diğer kulüp çalışanlarının maaşlarına kadar tüm
kararların atanmış kişiler tarafından verilmesi gibi. Yönetime karşı sorumluluk
ve hesap verme dışında bu ekibin yönetimden talimat alması düşünülemez.
Yönetimler değişince bu ekip değişmez başarı performansına göre ancak görevden
alınır. Yönetimin burada ne işi var o zaman diye düşünülebilir. Yönetim
hedefleri ve bütçeyi belirler ve yapılanları kontrol eder. Performansını
yetersiz bulduğu tepe yöneticilerini görevden alıp hedeflere ulaşabileceğini
düşündüğü başka bir yönetici atar. Yönetici televizyonda takımla ilgili her
maçtan sonra konuşmaz göz önünde olmaz. Bu yazdıklarım Türkiye şartlarında ne
kadar uygulanır ya da başarılı olabilir mi? Bence hayır.
Galatasaray’da kurumsallaşmanın karşılığı ne yazık ki sadece
Bülent Tulun’dur. Yönetim gidince ilk gidecek kişidir ve hatta yönetimin
gitmesinin en büyük sebebi olacaktır. Adnan Sezgin’den görev olarak hiçbir
farkı yoktur. Adnan Polat zamanında Galatasaray, Ünal Aysal’ın
Galatasaray’ından daha az kurumsal değildi.
Galatasaray Tarihi’nin sportif olarak en başarılı
başkanlarından birisi Faruk Süren’dir. Fatih Terim’in gönderilmesi ile ilgili Senad
Ok ile Haber Merkezi programın’da yaptığı açıklamaların bazı bölümlerine
bakarsak:’’ Yarış atları sinirli olur. Uysal olmaz. Diyalogla bunu
çözebilirsiniz. Bu durum benim için hiç bir zaman problem olmadı…Belki biz bu
kararı alamazdık. Ya da iş ayrılma noktasına gelmezdi…’’ olaya ne kadar hakim
olduğunu açıklamalarından anlıyoruz.
Faruk Süren’in başkanlığı döneminde en büyük başarısı Fatih
Terim yönetiminde dört yıl üst üste Türkiye şampiyonluğu yanında UEFA kupasının
kazanılmasıydı. O dönemde Fatih Terim kendi isteğiyle İtalya’ya gittikten sonra
Lucescu takımın başına getirildi ve birçoklarına göre en başarılı yabancı hoca
oldu. Yinede Lucescu’nun daha defansif sonuca yönelik oyunu belli bir kesim
tarafından beğenilmedi. Faruk Süren başkanlığa aday olmadı. Aynı yönetimden
Mehmet Cansun başkanlığa seçildi ve bir yıl başkanlık yaptı ardından seçimlerde
Rahmetli Başkan Özhan Canaydın’a kaybetti. Özhan Canaydın’ın seçim vaadi gönüllerdeki Teknik Direktörü getireceğiz diyerek Fatih Terim'di, seçimi kazandıktan sonra sezon sonuna kadar beklendi kısıtlı bütçeyle
harikalar yaratan şampiyon takımın hocası Lucescu görevden alındı ve ikinci
Fatih Terim dönemi başladı.
Geçmiştekileri bilmeden bu günü değerlendirmemiz çok anlamlı
değil yukarıda önemli bazı noktaları özet geçmeye çalıştım. Ünal Aysal'ın bu
durumdan çıkabilmesi için Galatasaray'ın en azından Türkiye Liginde şampiyon
olması gerekiyor. Yada şampiyonlar liginde en azından gruplardan çıkabilmeli. Mancini
ile görüşmelere başlandığı borsaya bildirildi. Büyük bir aksilik yaşanmazsa
teknik direktör Mancini olacak. Doğru kişi olup olmadığı veya Ünal Aysal’ın
futboldan anlayıp anlamadığını ilerleyen günlerde göreceğiz. Bana göre bu
soruların cevabı hayır. Asıl aklıma takılan soru Mancini başarısız olup
gönderilmek istenirse ne kadar tazminat ödenecek?
Yanılmayı çok istiyorum. Umarım yanılırım.